Likidite (Liquidity) Nedir?
RehberLikidite nedir? (Liquidity nedir?) Piyasanın likit olduğu nasıl anlaşılır? Likiditesi en yüksek finansal varlık nedir? Detaylar rehberde!

Likidite Nedir?
Likidite; bir varlığın ya da menkul kıymetin, piyasa fiyatı etkilenmeden nakde dönüştürülebildiği etkinliği ifade ediyor. Söz konusu kavram, aynı zamanda bir varlığın asli değerini yansıtan bir fiyattan hızlı bir şekilde alınıp satılabilme derecesini tanımlıyor. Nakit, evrensel bakımdan en likit varlık olarak kabul ediliyor. Bu da en hızlı ve en kolay bir şekilde diğer varlıklara dönüştürülebilmesinden kaynaklanıyor. Likidite nedir? (Liquidity nedir?) sorusunu bu şekilde yanıtladıktan sonra ayrıntılara inebiliriz.

Gayrimenkul, güzel sanat ve koleksiyon gibi maddi varlıkların tümünün nispeten illikit olduğu (likit olmayan) söylenebilir. Hisse senetleri ve ortaklık birimleri gibi diğer finansal varlıklar da likidite spektrumunda çeşitli yerlere düşüyor.
Mesela 1,000 dolar değerinde bir buzdolabı isteyen bir kişinin en kolay kullanabileceği varlık nakittir. Bahsedilen kişinin nakde sahip olmaması ancak 1,000 dolar değerinde nadir eserler koleksiyonuna sahip olması halinde bu koleksiyona karşılık buzdolabını takas edecek birini bulması pek muhtemel değildir. Bunun yerine o kişinin koleksiyonu satması ve parayı da buzdolabını satın almak için kullanması gerekecektir.
Kişinin buzdolabını satın almak için sadece birkaç günü varsa sorun ortaya çıkabilir. Bu durumda tam değeri ödemek isteyen bir alıcıyı beklemek yerine nadir eserleri indirimli olarak satmak zorunda kalabilir. Nadir eserler, illikit varlık örneğidir.
Kripto para dünyasında likidite nedir? (liquidity nedir?) sorusuna yanıt arayacak olursak; birçok alıcı ve satıcının yer aldığı, işlem hacminin yüksek olduğu, alış fiyatları ile satış fiyatları arasında bulunan farkın (marj) az olduğu kripto para borsalarının likit borsalar olduğunu söyleyebiliriz. Böyle kripto para borsalarında oldukça yüksek fiyata sahip olan ürünler bile kolay bir şekilde satılabiliyor. Bu da yatırımcı sayısının fazla olmasından kaynaklanıyor.
Likidite Neden Önemlidir?
Piyasaların likit olmaması halinde varlıkları ya da menkul değerleri satmak veya nakde dönüştürmek daha güç hale geliyor. Mesela 200,000 dolar değerinde çok nadir ve değerli bir aile yadigârına sahip olduğunuzu düşünün. Nesneniz için pazar yani alıcı yok ise hiç kimse söz konusu nesnenin takdir edilen değerine yakın bir yerde ödeme yapmayacağından bu önemsizdir. Hatta bir komisyoncu olarak hareket etmek ve potansiyel olarak ilgili tarafları takip etmek için müzayede evi kiralamak gerekli olabilir. Bu da hem zaman hem de maliyet kaybına neden olacaktır.
Likit varlıklar, tam değerleri karşılığında ve az maliyetle kolay ve hızlı bir şekilde satılabilir. Şirketlerin, aynı zamanda senet ya da bordro gibi kısa vadeli yükümlülüklerini karşılamak için yeterli likit varlık bulundurması gerekiyor. Aksi takdirde bu şirketler, iflasa neden olabilecek bir kriz ile karşı karşıya gelebilir.
Günümüzde şirket hisselerinin önceden tespit edilmeyen birçok yatırımcıya ilan ve çağrı aracılığıyla satılmasına halka arz deniyor. Halka arzın yararları arasında likidite de yer alıyor. Halka arz edilmiş olan payların borsada herhangi bir vakitte ve cari fiyatlar üzerinden kolay bir şekilde alınabildiği ve satılabildiği görülüyor. Bu da kurucu ortakların sahip oldukları hisseleri paraya dönüştürebilmelerine ve ortaklığı devredebilmelerine olanak sağlıyor.
Likidite Oranı Nedir Nasıl Hesaplanır?
Likidite oranı, herhangi bir borçlunun mevcut borç yükümlülüklerini harici sermaye olmadan ödeme kabiliyetini tespit etmek amacıyla kullanılan önemli bir finansal ölçüt sınıfı olarak tanımlanıyor. Bir şirketin borç yükümlülüklerini ödeme kabiliyeti ve güvenlik marjı, çeşitli metriklerin hesaplanması yoluyla ölçülüyor. İşte o metrikler:
Cari Oran: Bir şirketin nakit, alacak hesapları ve stoklar gibi dönen varlıklar ile kısa vadeli borçlarını (bir yıl içerisinde ödenmesi gereken) ödeme kabiliyetini ölçüyor. Oran ne kadar yüksek olursa şirketin likidite pozisyonu o kadar iyi oluyor.
Cari Oran = Dönen Varlıklar/Kısa Vadeli Borçlar
Nakit Oranı: Likidite oranları arasında en detaylı olandır. Alacak hesaplarının yanı sıra stoklar ve diğer dönen varlıklar hariç likit varlıkları kesinlikle nakit ya da nakit benzeri değerler olarak tanımlıyor. Bu oran, bir işletmenin acil bir durumda borcunu ödeyebilme kabiliyetini değerlendiriyor. Öngörülemeyen olaylara tepki verecek likiditeye sahip olmayan yüksek kârlı şirketler bile sorun yaşayabiliyor.
Nakit Oranı= Nakit ve Nakit Benzeri Değerler/Kısa Vadeli Borçlar
Asit Test Oranı: Bir şirketin en likit varlıklarıyla kısa vadeli yükümlülüklerini yerine getirme kabiliyetini ölçüyor. Bu nedenle stokları, dönen varlıkların dışında tutuyor.
Asit Test Oranı= (Dönen Varlıklar-Stoklar)/Kısa Vadeli Borçlar
Likidite Tuzağı Durumunda Ne Olur?
Likidite tuzağı, faiz oranlarının oldukça düşük (örneğin yüzde 0’a yakın) ve tasarruf oranlarının yüksek olduğu, para politikasını etkisiz hale getiren çelişkili bir ekonomik duruma karşılık geliyor.
İlk olarak ekonomist John Maynard Keynes tarafından tanımlanan likidite tuzağı esnasında tüketiciler, faiz oranlarının yakında yükselebileceği inancından dolayı tahvillerden kaçınmayı ve fonlarını tasarruf hesaplarında tutmayı tercih ediyorlar.
Tahviller ile faiz oranları arasında ters korelasyon olduğu için çok sayıda tüketici, fiyat düşüşü yaşaması beklenen bir varlığı elinde tutmak istemiyor. Likidite tuzağının temel özellikleri arasında şunlar yer alıyor:
- Çok düşük faiz oranları
- Ekonomik durgunluk
- Yüksek kişisel tasarruf oranı
- Düşük enflasyon/deflasyon
- Etkisi olmayan genişlemeci para politikası
Likidite Tuzağı Nasıl Oluşur?
Nadir de olsa likidite tuzağı oluşabiliyor. Ekonomistlere göre bunun sebeplerinden bazıları şu şekilde:
Deflasyon: Fiyatlar düştüğünde ve paranın satın alma gücü arttığında ortaya çıkıyor. İnsanların fiyatların düşmeye devam edeceğine yönelik inançlarından dolayı harcamak ya da yatırım yapmak yerine parayı ellerinde tutmayı tercih ettikleri zaman deflasyon gerçekleşiyor. Sonuç olarak insanlar tasarruflarını artırıyor.
Aşırı durumlarda fiyat seviyelerinin düştüğü ve bunun da üretimin düşmesine, ücretlerin azalmasına, talebin gerilemesine ve fiyat düşüşlerinin devam etmesine neden olduğu deflasyonist bir sarmal ortaya çıkabiliyor. Bunun sonucunda bir likidite tuzağı ile karşı karşıya gelinebiliyor.
Bilanço Resesyonu: Yeni borçlar almak veya harcama yapmak yerine mevcut borçlarını ödemeyi tercih eden bireyler ve firmalar tarafından hız kazandırılan ekonomik bir daralma anlamına geliyor. Ödenmemiş borç seviyesi yeterince büyüdüğü zaman hem borç alanlar hem de borç verenler bunun tamamının geri ödenmeyebileceğinden endişe duyduklarında ortaya çıkıyor. Tüm durumlarda borcun ödenmesine öncelik veriliyor. Yatırım ve yeni borç verme ise adeta durma noktasına geliyor.
Yatırımcılardan Düşük Talep: Firmalar piyasaya sırasıyla tahvil ve hisse senedi şeklinde borç ve öz kaynak çıkararak sermayeyi artırırlar. Yatırımcılardan bu menkul değerleri satın almak için çok az talep gelmesi halinde daha düşük faiz oranları bile herhangi bir firmayı piyasaya borç ve öz kaynak çıkarma konusunda teşvik etmeyecektir.
Borç Verme İsteksizliği: Bankalar, aynı zamanda genel kredi ortamını yüksek riskli olarak görmeleri halinde borç verme konusunda isteksiz davranabilirler. 2008 mali krizinden sonra çok sayıda banka likidite sorunları yaşadı. Bunun üzerine bankalar, genellikle borç vermeyi büyük ölçüde durdurdular.
Likidite Tuzağından Nasıl Çıkılır?
Tuzaktan çıkmanın birkaç yöntemi bulunuyor ancak bunların hiçbiri tek başına etkili olmayabilir. Yine de söz konusu yöntemler, tüketiciler arasında tasarruf etmek yerine yeniden harcama ve yatırım yapmaya başlama hususunda güven oluşturmaya katkıda bulunabilir. O yöntemlerden bazıları şöyle:
- Merkez bankaları, faiz oranlarını artırabilir. Bu da insanları para biriktirmek yerine daha fazla yatırım yapmaya yönlendirebilir. Fakat resesyon ve düşük enflasyon esnasında bu çok riskli olabilir.
- Fiyatlarda büyük bir düşüş olduğunda insanlar kendilerini para harcamaktan alıkoyamazlar. Düşük fiyatlar oldukça cazip hale gelir. Bu fiyatlardan faydalanmak için birikimler kullanılır.
- Hükûmet harcamalarını artırmak, hükûmetin ulusal ekonomiye bağlı olduğu ve güvendiği anlamına gelir. Bu yöntem, aynı zamanda istihdam artışını da tetikler.
- Niceliksel genişleme de yöntemlerden biri olabilir. Merkez bankaları, daha uzun vadeli devlet tahvillerinin yanı sıra ipotekli tahviller gibi diğer menkul kıymetleri satın alarak harcamaları canlandırmak ve faiz oranlarını yapay olarak sıfırın altına düşürmek amacıyla ekonomiye para enjekte etmeye başlayabilir.
- Negatif faiz, kredi talebinin artmasını amaçlayan bir uygulamadır. Merkez bankaları, bu uygulamada bankalar tarafından kendisinde tutulan cari hesaplara yönelik faizi eksiye düşürürken söz konusu bankalara “yatırılan para için hiçbir şekilde faiz vermeyeceğine, aksine para alacağına” dair bir mesaj veriyor. Böylece bankalar kredi vermeleri yönünde teşvik ediliyor.
Piyasanın Likit Olduğu Nasıl Anlaşılır?
Likit piyasada çok sayıda alıcı ve satıcı bulunurken nispeten düşük işlem maliyetleri vardır. Bu nedenle hızlı bir şekilde ve arzu edilen bir fiyat üzerinden alım satım yapmak kolay oluyor. Arz ve talepte yaşanan günlük değişikliklere rağmen alıcının ödemek istediği ile satıcının sunacağı arasındaki fark nispeten küçük kalıyor.
Piyasanın likit olduğu alış fiyatı ile satış fiyatı arasında bulunan farkın düşük olmasından; alıcıların ve satıcıların diledikleri fiyattan işlem yapabilmelerinden; günlük, haftalık ve aylık işlem hacimlerinin yüksek olmasından, emir defterinin kabarıklığından, piyasaya giriş-çıkışların kolay olmasından ve tüm fiyat seviyelerinden işleme girmek için hazır olan yatırımcıların bulunmasından anlaşılıyor.
Forex Piyasasında Likidite Ne Anlama Gelir?
Forex piyasasında likidite kavramı neye işaret ediyor? Forex piyasası yani döviz piyasası, dünya genelindeki para birimleri için döviz kurunu ortaya koyan bir tezgâh üstü (OTC) küresel piyasadır. Oldukça yüksek bir likiditeye sahip olan forex piyasasında daima alıcılar ve satıcılar bulunuyor. Forex piyasası, bu özelliğinden dolayı kolay bir şekilde işlem gerçekleştirilmesine ve yatırımların anlık bir şekilde nakde dönüştürülmesine imkân tanıyor.
Forex piyasasında dikkat edilmesi gereken bir diğer özellik ise likidite sağlayıcılığı olarak ifade ediliyor. Aracılık hizmeti sunan likidite sağlayıcı kurumlar, yatırımcıların gerçek fiyatlar üzerinden işlem gerçekleştirebilmelerine olanak sağlıyor. Ayrıca genel olarak diğer kurumlara kıyasla daha düşük spread oranı (döviz çiftlerinin alış fiyatı ile satış fiyatı arasında bulunan fark) uyguluyorlar.





